Namık kemal




Namık Kemal

Namık Kemal (21 Aralık 1840, Tekirdağ - 2 Aralık 1888, Sakız Adası), Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu yazar, gazeteci, devlet adamı ve şairdir.
Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat Devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. “Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, târih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle Türk Edebiyatının ilk edebi romanı olan "İntibah" ve batılı anlamda Türk Edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan "Vatan Yahut Silistre" eserleriyle ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

Sanatçı özellikleri

Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisidir. ”Toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır. Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır. Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır. Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış, Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda yapıtlar vermiştir. Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış, romantizmin etkisinde kalmıştır. Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir. Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.

Eserleri

  • İntibah
  • Cezmi
  • Celalettin Harzem Şah
  • Vatan Yahut Silistre
  • Zavallı Çocuk
  • Gülnihal
  • Karabela
  • Akif Bey
  • Tahrib-i harabat
  • Evrak-ı Perişan
  • Devr-i İstila
  • Berika-i Zafer
  • Kanije Muhasarası
  • Tasvir-i Efkar
  • Hürriyet

İntibah Romanı İncelemesi

İntibah’ın Olay örgüsü
  •  Babasının ölümü üzerine Ali Beyin bunalıma girmesi
  •  Annesinin onu arkadaşlaryla Çamlıca'ya göndermesi
  • Ali Bey’in Çamlıca'da Mahpeyker ile karşılaşması ve aşık olması
  • Ali Be’in Mahpeyker’i görmek için her gün Çamlıcaya’ya gitmesi
  • Mahpeyker'in nasıl bir kadın olduğunun anlatılması
  • Ali bey ve Mahpeyker’in gizli gizli buluşmaları
  • Mahpeyker’in Ali Bey’i ikna etmek içi türlü yollar denemesi
  • Mahpeyker’in Ali Bey’den intikam alma planları yapması
A.     ANA FİKİR :
           Karşılaştıkları olaylar hakkında derinlemesine değerlendirme yapmadan karar veren
   insanlar çoğu zaman yanlış yaparlar.Ve ne yazık ki bu karardan dönmeleri de çok zor
   olur.Genellikle son pişmanlık fayda etmez.
                      B. ALINACAK DERSLER :
·         Güvendiğimiz insanları iyi tanımamız lazımdır.
·         Sevdiğimiz insanları seçerken çok dikkatli olmalıyız.
·         Kalbimizin sesini dinlerken beynimizin de sesini dinlamaliyiz.
·         Aşık olunmaması gereken kişilere aşık olanların hayatları alt-üst olur.
·         Seçimlerimiz yaparken sonuölarını göz önünde bulundurmalıyız.
·         Kaybedecek birşeyi olmayanlar hiçbir şeyden korkmazlar.
·         Düşünerek karar vermeliyiz.
·         Bir anlık zevkler uğruna hayatımızı karartmamalıyız.

B.     OLAYIN KİŞİLERİ VE TAHLİLLERİ :
  ( 1 ) FİZİKİ TAHLİLİ

            ALİ BEY : Yirmi bir, yirmi iki yaşlarında yakışıklı bir delikanlıdır.Sarı benizli, kızların
   dikkatini toplayacak derece çekicidir.Mahpeyker’in ona vurulmasının tek sebebi de onun bu
   karşı konulmaz çekiciliğidir.
            MAHPEYKER : Boyu posu gayet düzgün, siyahımsı samur saçlı, incerek düz kaşlı,
   noktalı yeşil gözlü, çekme burunlu,ufacık ağızlı, kor dudaklı bir kadındır.
            ATIF BEY :Aşağı yukarı Ali Bey’le aynı yaştaydı.Zarif biri olan Atıf Bey terbiyeli olduğu
   kadar düzgün giyimli ve bakımlı bir adamdır.
            MESUT BEY : Ellili yaşlarda olan Mesut Efendi’nin şakkalarına aklar düşmüş, yüzünde
   çizgiler belirginleşmiştir.Terbiyesini dış görünüşüyle açığa çıkarır.
           FATMA HANIM : Ali Bey’in annesi olan Fatma Hanım, özellikle kocasının ölümünden
   sonra iyice yaşlanmıştır.Ölmeden önce oğlunun mürüvvetini görmek ister.
           ABDULLAH EFENDİ: Çok zengin olan Abdullah Efendi, Suriyeli bir Arap’tır.Yaşı
   yetmişi geçtiği halde kadın, kız peşinde koşmaktan kendini alamaz.Yüzüne bakılamayacak
   kadar suratsız, çirkin bir adamdır.Yüzü çiçek bozuğundan delik deşik, rengi zenci hurması
   denilecek drecede koyu esmerdir.Gözü de hastalıklardan dolayı hem pereli hem de çipildi.Alt  kısmı frengiden dökülmüş çentik,yarım burnu;fırça yüzü görmemiş çürük dişleri; uyuz ha yvantüyü kadar seyrek bıyık ve sakalı, yüzünün korkunçluğunu bir kat daha arttırmaktadır.
         
   DİLAŞUB : Vücudunun tüm güzellikleriyle tam bir melektir.Güzelliğiyle Ali Bey’i
   etkileyen Dilaşub,saçları sırma gibi sarı; alnı duru ve beyaz; tatlı mavi gözleri ve gülpembe  yanaklarıyla çok çekiciydi.

                     ( 2 ) RUHSAL TAHLİLLER
  
           ALİ BEY : Vatanımızın kültür merkezi olan İstanbul’da büyümüş, özel öğretmenlerden
   ders almış, çok muhteşem şekilde öğrenim görmüştür.O kadar ki;daha on yaşına bastığı
   zaman birkaç yabancı dl öğrenmişti.Ali Bey’in terbiyesine ve davranışlarına bakanlar
   kendisini adeta bir melek zannederlerdi.Fakat Ali fazlaca sinirli ve kanı oynak birisiydi.Bunun
   neticesi olan hiddetini, aldığı terbiye ve gördüğü şefkatli muameler sayesinde, herhangi bir
   şeye karşı lüzumundan fazla, adeta esirlik derecesinde düşkünlüğü hemen her halinden
   anlaşılırsı.Her neye merak sarsa, bütün işlerini bir yana bırakır, dünyayı unutur, sadece
   onunla meşgul olurdu.Bir şeyi arzu eder de gerçekleştirmesinde küçük bir engele rastlasa,
   arzusu ne kada önemli olursa olsun, onu gerçekleştirmek için en büyük fedakrlıktan
   çekinmezdi.Hatta ufak bir emeline ulaşamıyınca günlerce hastalanır; geceleri gizli gizli 
   ağlardı.
           MAHPEYKER : Terbiye ve ahlak bakımından Ali Bey’in tamamen zıddıydı.Alçak ve
   namussuz bir aileden yetişmiş; daha on dört, on beş yaşına gelmeden rezaletin her çeşidini
   öğrenmişti.Biraz okuyup yazma öğrendiği ve hemen bütün şahitlerini İstanbul’un tanınmış
   aşifteleriyle geçirdiği için şeytani zekası çok gelişmişti.İstediği adamı elde edip ona keyfinin
   istediği şekilde tahakküm ederdi.Son derece şehvet düşkünü olduğu için hoşlandığı erkekleri
   bin cilveyle hükmü altında tutmak ister ve bunu daima ustalıkla becerirdi.Yakışıklı erkekleri
   gerçekten severdi; fakat yılan bir adama nasıl sarılırsa bu da öyle sarılmak isterdi.Ve o
   erkeğin yalnız kendisine ait olmasını isterdi.
           ATIF BEY : Ali Bey’in iş arkadaşı olan Atıf Bey en az Ali Bey kadar terbiyeli ve
   karakterli bir insandır.Kısa zamanda ALİ Bey ile canciğer arkadaş ve sırdaş  
   olmuştur.Fikirleri ve nasihatlarıyla Ali Bey’e yardımcı olmaya çalışmaktdır.
          MESUT BEY : Atıf Bey’in dayısı olan Mesut Bey İstanbul’un her köşesine sokularak
   çeşitli olayların içinde yoğrulmuş, dünyanın kaç bucak olduğunu anlamış, tecrübeli bir
   adamdı.Kötülerin düşmanı iyilerin dostuydu.
           FATMA HANIM : Oğlunu gayet terbiyeli ve olgun şekilde yetiştirmeye dikkat
   ederdi.Oğlunun başına gelebilecek en ufak kötülük onu mahfederdi.Özellikle Mahpeyker’e
   aşık olduktan sonra oğlunun geleceğinden şüphe eder olmuştu.Asıl isteği ölmeden önce
   hayırlısıyla oğlunun mürüvvetini görmekti.
           ABDULLAH EFENDİ : Suriye’nin en alçak, en ahlaksı adamlarından biriydi.Ortak
   olduğu tüccarları batırarak çok para kazanmış, bin bir hile ve düzenbazlıkla servetini kat kat
   arttırmıştı.Mahpeyker’le tanıştıktan sonra ona büyük bir ilgi duymuştur.
           DİLAŞUB : Bir cariye olarak Ali Bey’in evine girmiştir.Ali Bey’le evlendikten sonra
   iftiraya uğraması sonucu satılmış ve Mahpeyker’in eline düştükten sonra bin bir sıkıntı ve
   işkenceye göğüs germiştir.Aslında Ali Bey’i gönülden sevmektedir.

                       ( 3 ) SOSYAL TAHLİLLERİ

           ALİ BEY :Babı-Ali’ de ktiplik yapan ALİ Bey özellikle babasının ünüyle tanınmış terbiyeli  ve dürüst biridir.Zor duruma düştüğünde babasından kalan mirası sayesinde geçinebilmiştir.
           MAHPEYKER : Tam anlamıyla bir aşiftedir.Kendisinin bu aşifteliği annesinden
   kalmadır.Küçük yaştan beri her türlü namussuzluğu ve ahlaksızlığı ypmıştır.Aklı fikri
   beğendiği erkeklerle birlikte olmaktadır.
           ATIF BEY : İstanbul’un ileri gelen ailelerinden birinin çocuğu olarak yetişmiştir.
   Eğitimini tamamladıktan sonra Babı-Ali’ de katiplik yapmaya başlamıştır.
           MESUT BEY : Olgun ve terbiyeli karakteriyle, çeşitli yönleriyle tanınmış, güvenilir br
   insandır.Gayet tecrübeli olan Mesut Bey İstanbul’u, özellikle de Çamlıca’yı tüm yönleriyle
   bilmektedir.
           ABDULLAH EFENDİ : Aşırı derecede zengin, bir o kadar da şerefsiz ve namussuzdur.Mısır’la yaptığı ticaret işleri sayesinde çok para kazanan Abdullah Efendi’nin yapamayacağı şerefsizlik ve adilik yoktur.Ondan her türlü kötülük beklenebilir.
  OLAYIN GEÇTİĞİ MEKANLAR:
Tabiat veya gezinti yeri olarak adlandırabileceğimiz Çamlıca bir dış mekân örneğidir.
Romanda dış dünyayı temsil eden en önemli mekân ise olayların başladığı ve gerçekleştiği yer olan Çamlıca’dır.
Bilindiği üzere Tanzimat dönemi yazarlarını romanı kurgularken zorlayan durumlardan biri kadın ile erkeği bir araya getirmenin yarattığı güçlüktür. Bunun için ortak
bir bağa veya mekâna ihtiyaç duyulmakta bu sebeple çoğu kez efendi-köle veya akrabalar
arasındaki ilişkilerden yola çıkılmaktadır. Bu anlamda Çamlıca vb. mesire yerleri kadın ve
erkeğin rahatça görüştüğü bir yer olmasa da bir araya gelebildiği bir mekân olması
bakımından önemlidir. Dolayısıyla bir sosyalleşme aracı olan benzeri yerler romanı
kurgularken yazarlar için mekân olmanın ötesinde kurtarıcı bir işlev yüklenirler. Çamlıca bu
anlamda romanda hayatî bir göreve sahiptir. Mehpeyker ile Ali Bey’in karşılaşmaları,
tanışmaları, Mehpeyker’in gerçek kimliğinin ortaya çıkması ve ilk tartışmaları hep bu
mekânda ve bu mekân sayesinde gerçekleşir. Romanda mekân,  olayların gerçekleştiği yer
olmanın dışında olayları tetikleyen veya olayların gidişatını belirleyen önemli bir unsurdur.
Örneğin, Mehpeyker’in gerçek kimliğinin ortaya çıkışında veya Dilâşup ile ilgili
dedikoduların Ali Bey’e iletilip genç kadının gözden düşürülmesinde mekân böyle bir işlev
yüklenir. Dolayısıyla Çamlıca yazar için önemli bir yardımcı, roman içinse önemli bir
kahramandır. Ali Bey açısından ise hem birleştirici hem engelleyicidir.
Yazar, olayların gelişiminde önemli bir işlev yüklenecek olan bu kahramanı bir an
önce okuyucusuna tanıştırmanın telaşıyla romana Çamlıca’yla veya mekân tasviriyle başlar.
Mekânın bu şekilde kullanımı Çamlıca açısından bir çeşit erken anlatımdır. Başka bir deyişle
yazar, Çamlıca’nın önemini bize baştan hissettirir. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere Ali
Bey dış dünyayla teması sınırlı olan bir gençtir. O da tıpkı Çamlıca tepesi gibi şehre
dolayısıyla hayata dışardan, uzaktan bakmaktadır. Bu haliyle Çamlıca, Ali Bey’in hayatın
dışındalığının veya tecrübesizliğinin de ifadesidir.
Çamlıca, Tanzimat nesliyle özdeşleştirilerek yüceltilmektedir. Oysa ki Çamlıca romanda bunun tam tersi bir anlama sahiptir. Mekân her ne kadar “firdevs-i a’lânın yere inmiş bir kıt’ası” (Namık Kemal, 2000, s.7)  yani cennetten bir parçaymış gibi tasvir edilse, önemli olayların gerçekleşmesine sebep olan ve aynı zamanda onlara mekân olan bir yer olsa da aslında yazarın gözünde olumsuz bir anlama sahiptir. Çünkü tüm kötülüklerin başlangıç yeri ve sebebi Çamlıca veya onun gerisinde yatan batılı zihniyettir. Yine aslında tüm kötülüklerin sebebi olan Ali Bey de Felatun Bey ve Bihruz’da olduğu kadar vurgulu ifade edilmese de batılılaşmış bir züppedir. Tüm budalalıklarıyla babasının kendisine emanet etmiş olduğu yuvayı veya evi yok etmiştir.
İKİNCİ MEKAN EV
Romanda evin tasviri yapılmamakla birlikte eve ait unsurlar zaman zaman Ali Bey’in
eve girip çıkışı sırasında isim olarak anılır. Sadece adları anılan bu kısım veya unsurlar
sırasıyla evin bahçesi, kapısı, üst kata çıkmaya yarayan merdiven Ali Bey’in odasının kapısı
ve Ali Bey’in yatağıdır. Anlaşılacağı üzere bunlar Ali Bey’in eve girişi çıkışı sırasında takip
ettiği güzergah boyunca adları zorunlu olarak anılan unsurlardır.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder